17 Kasım 2011 Perşembe

Fantezilerle Barışmak


Cinselliğimi fark etmemle birlikte sapkınlığım da başlamış oldu. Oyuncak bebeklerin amı ya da siki yoktu, benim ise oramda bir şey vardı. Kimse anlatmıyordu ama sıvılar çıkıyordu, ilginç kokuyor ve garip duygular uyandırıyordu. Dokunulmaması gerektiğini nasıl öğrendiğimi bilmiyordum ama gizlice dokunuyordum, ihlal ediyordum. Sadece ihlal etmekten bile zevk alıyordum. Demek ki sapıktım. Sapık kelimesini nasıl öğrendiğimi de bilmiyordum ama kendi kendime "acaba ben sapık mıyım?" diye düşünüyordum. Farklı şeyler denemeye başladım. Çok sıcak su, çok soğuk su, acıtmak ya da okşamak. "Evet ben sapığım ama yine de kimseye bir zararım yok" diye düşündüm sonra.

İlkokulda "çocuk yapmak" kelimesinin anlamını öğrendim. Ortaokulda ise duvar yazılarında gördüğüm "seks" kelimesini. Lisede eşcinselliğimi keşfetmemle birlikte yine sapık oldum. Eşcinselliğimle barıştım, hayatıma feminizm girdi. Bedenimi, cinselliğimi keşfettim ama ne korkular, ne de bu "ben acaba sapık mıyım?" düşüncesi değişti. Çok sert ve tabu fantezilerim vardı. Porno izliyordum. Her türlü pornoyu izliyor ve kendimi suçlu hissediyordum. "Tanrım şiddet karşıtıyım ve feministim, politik mücadele veriyorum ve şiddet istiyorum", "Kadına şiddete karşı mücadele yürütüpbana şiddet uygulanmasını istiyorum", "lezbiyenim ama heteroseksüel pornoları izliyorum. " Suçlu hissediyordum. Sonra grubumuzla birlikte düzenlediğimiz ve katıldığımız cinsellik atölyeleri sayesinde rahatlamaya başladım. Herkes kendini sapık gibi hissediyor. Cinsel yönelimimiz ne olursa olsun, fantezilerimizle barışmak zaman alıyor.Hala ifadegüçlüğü çeksem de, şimdi belli başlı şeyleri biliyorum. Kendimle ilgili yeni şeyler öğrenmeye başladığımda artık o kadar da korkutucu gelmiyor.

Zaman içinde öğrendiğim (ve barışmak konusunda epey yol aldığım) şeyleri sıralamak ve açmak istiyorum:

1) Fantaziler gerçek değildir, gerçek olmak zorunda da değildir. Fanteziler kurgudur. Kafamızın içindeki seneryolardır. Hepimizin kafasında kendi ölümünü kurgulamıştır. Acaba ölsem cenazem nasıl olur gibi düşünceler. Mesela bu bir tür dramatik kurgudur ve gerçekten ölmek istediğimizi bize göstermez. Aynı şekilde kafamızda kurduğumuz bir cinsel fantazi bizi mastürbasyon sırasında boşaltabilir ancak bunu gerçekleştirmek zorunda değilizdir. Asla gerçek hayatta yatmak istemeyeceğiniz kişilerin fantezisini kurabilirsiniz ya da sınırlarınızı geçecek bir sürü şey yapabilirsiniz. Uzaylılar tarafından kaçırılabilir, üzerinizde deneyler yapılabilir ve tecavüze uğrayabilirsiniz. Ancak bu sizin gerçek hayattaki sınırınızı göstermez. Hangi fantezilerinizi yaşayacağınıza, nasıl ve ne zaman yaşayacağınıza siz karar verirsiniz. Bu anlamda porno izlemekle ilgili de, izleyeceğiniz her şeyin gerçekleşmesini istemeyebilirsiniz. Salt meraktan izleyebileceğiniz gibi, kurgu içerisindeki çok farklı şeylerden haz alıyor olabilirsiniz.

2) Fantezilerinizi BDSM'den faydalanıp, güvenli alanlar yaratarak, kurgu içerisinde hayata
geçirebilirsiniz. Role-playing bir kurgu içerisinde bir rolün içerisinde olmaktır. Rızaya dayalı ve bireylerin güvende hissettiği bir ilişkilenmede fantezilerinizi açığa çıkarabilir ve kendinizi keşfedebilirsiniz.(Güvenlik için: BDSM Nedir? sayfasına bakın) Sevgiliniz ya da partnerinizle (ya da sevgilileriniz- partnerlerinizle) sadece hayal gücünüzle sınırlı olacak bir kurgunun içerisine kendinizi yerleştirebilirsiniz.

Vikipedia'dan aldığım bazı role-playing çeşitleri:

Master-Slave: Efendi-Köle
Ageplay (Yaş oyunu): Bireylerin farklı bir yaşgrubunu temsil etmesi, oynaması.
Üniforma fetişine dayalı oyunlar: Farklı meslek grupları ve bunlar arasındaki hiyerarşi, üniformalar kullanılabilir. Patron, asker ya da öğretmen-öğrenci fantezisi gibi.
Gender-play: Oyuncu ya da oyuncular karşı cinsin rolünü alabilir-zorlanabilir, cinsel yönelimler-cinsiyet kimlikleri kullanılır, karıştırılır.
Kaçırılma Fantezisi
Tecavüz Fantezisi
Animal-play/Petplay:Animal roleplay ya da petplay en az bir kişinin hayvan oldu
ğu roleplaye denir. Diğer kişi ya da kişiler de sürünün parçası ya da hayvan olabileceği gibi sahip, eğitmen, sürücü vb. olabilir.



Role-playing cinsel-duygusal bir kurgudur, rızaya dayalıdır, güven ilişkisi ve BDSM nin güvenli sınırlarını gerektirir. Gerçek hayattaki sınırları belirtmez. Yani sevgilinizle yatakta tecavüz fantazisi gerçekleştiriyorsanız, ertesi gün ona tecavüz edebileceğiniz anlamına gelmez. Çünkü aslında gerçekleştirdiğiniz şey iki kişinin de kurguladığı ve rıza gösterdiği bir senaryodur. Performe ettiğiniz (yani oynadığınız ya da o an olduğunuz) durumlar gerçeklikle ilgili olmayabilir. Kurgu içerisinde olduğunuz şeyler sizden birşeyleri yansıtabileceği, açığa çıkarmanıza yarayabileceği gibi size ait olmayadabilir. Ciniyetinizi değiştirebilirsiniz ya da küçük bir çocuk olabilirsiniz.

3) Her şeyi denemek zorunda değilsiniz. BDSM'nin içindesiniz ya da ilgi duyuyorsunuz diye her şeyi denemek zorunda değilsiniz. Aslında daha önce söylediğim gibi hangi fantezilerinizin gerçekleşmesini istediğine siz karar vermelisiniz. Hangileri sizi daha özgür kılar ve cinselliğinizle barışık hissettirir? Önemli olan bence bu. Ayrıca geçmişte yaşadığınız çocukluk-aile travmaları, şiddet, gerçek hayatta yaşanmış tecavüzler ve travmalar bu tür senaryolarla farklı reaksiyonlar gösterebilir . Cinsellikle barışık olmanın yanı sıra travmalarla barışık olmak da önemli bir şey. (Ben açıkçası bu konuda araştırma yapmadım ancak travmalar ve BDSM arasındaki etkileşimle ilgili araştırma yapmak gerek).

4) Farklı fantezilere saygı. : )



16 Kasım 2011 Çarşamba

3 Ekim 2011 Pazartesi

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Çeviri: Hayır Demek!... Kişisel Güç ve Submission İçin Bir Ders

Bu yazı ile içerisinde deneyimlerin, makalelerin bulunduğu Leathernroses adlı bir sitede karşılaştım. Kendi sınırlarımı tarttığım bir dönemde karşılaşınca bana heyecan ve güç verdi. Aslında daha kapsamlı olmasını dilerdim çünkü daha çok chat ortamlarındaki ilişkiler üzerinden gidiyor. "Hayır" diyebilmek kadınlar için oldukça güç, özellikle de flört ederken ya da sevişirken ve bu konulara da ayrıntılı değinmek gerekiyor. Ancak yine de "bir başlangıç noktasıdır" diye düşünüp çevirdim. İlk çeviri denemem ayrıca. İyi okumalar..


Hayır Demek!... Kişisel Güç ve Submission İçin Bir Ders


Bu yazdıklarımı dominant erkek/ submissive kadın perspektifinden yazıyorum çünkü bu benim dünya görüşüm. Ancak bunun herhangi bir dominant/submissive kombinasyona uygulanabileceğini düşünüyorum. Herhangi birini dışarda bırakmak niyetinde değilim, sadece yazımı kolaylaştırdığından belli zamirleri kullanıyorum.

Yazar: Beachgurl
justinsbeach@yahoo.com

Online BDSM dünyasının farkına ilk vardığımda, bulabildiğim herşeyi okudum. Okuduğum birçok şeyden dominant ve submissive ile ilgili bir intiba edindim. Kim olduğumu ve ne istediğimi biliyordum ve çabucak neden bir önceki ilişkilerimin oldukları şekilde yolunda gitmediğinin farkına vardım. Ancak nasıl benim için iyi bir partner bulacağımı bilmiyordum. Ve “hayır” demek benim için her zaman çok zordu çünkü ben fazla kibarım. Kişisel gücümü birisine vermeye hazır olana kadar koruyabilmeyi öğrenmek biraz zamanımı aldı. Biliyordum ki, olası bir partnerle ne zaman mesajlaşsam ve o hiç vakit kaybetmeden “diz çök kaltak” moduna geçse ya da bana “girl”, “sürtük” ya da “küçük şey” diye hitab etmeye başlasa tüylerim diken diken oluyordu. Bana ne yapmam gerektiğini söylediğinde ya da konuşmayı daha yumuşak bir alana çekmeye çabalarken, bundan kaçtığında çok rahatsız oluyordum. Ama bunu ona belirtme ve iletişimi kesme konusunda zorluk çekiyordum.Benim hakkımda kötü düşüneceğinden endişe ediyordum. Böyle bir şey yapmanın iyi submissive lerin yapmadığı bir şey olduğunu düşünüyordum. Biraz deneyim ve azcık da akıl hocalığına mal oldu ama en sonunda bu işi kaptım.


Submissive kimliğe sahip olduğu için kendine dominant diyen herkese itaat eden çok fazla submissive kadının WIITWD/ “Bu yaptığımız da ne?”* haline geldiğini gördüm. Submissive oldukları için artık hakları yoktu. Zaman zaman gruba geliyor ve sürekli soruyorlardı “ X şeyi yapmamı istiyor ama ben yapmak istemiyorum, hayır demek doğru olur mu?”
Olası bir dominantla internette konuşmaya başladığınızda, henüz ona itaat etmemişsinizdir. Aslında, zamanı ve sizin için doğru kişiyi seçmeden itaat etmemelisiniz.

İkiniz de birbirinizle belli sözcükleri kullanmayı seçebilirsiniz ya da iletişiminizde rahat ediceğiniz diğer ritüellerdeki-tiplerdeki şeyleri; onun sana emrettiği şeyleri ya da sen hazır oluncaya kadar gerçekleşmemesi gereken şeyleri. “Ben henüz bu konuda rahat değilim” demek ve onun saygı göstermesini istemek son derece doğal bir şey. Bu submissive olmadığın anlamına gelmez ya da herhangi birinden daha az submissive olduğun anlamına. Ve limitlerini dile getirdikten sonra onun bu limitlere saygı göstermesini beklemek yönünde her türlü hakkın vardır, ta ki sen bunları kaldırana kadar.

Acele eden her dominanta, herife ve budalaya karşı kişisel gücünden vazgeçmek zorunda değilsin. Birbirinizi değerlendirmek için birlikte zaman harcamak son derece doğal bir şey. Eğer bu zamana sahip olmana izin vermiyorsa, eğer sürekli rahat hissetmeni sağlayan sınırları zorluyorsa, sana saygı duymuyor ve senin kim olduğunu öğrenmekle ilgilenmiyorsa bu alt sınırdır. Gerçek hayatta işlerin nasıl yürüdüğünü bilen bir dominant hangi oyuncağı tercih ediceğinden ve yapılacaklar listende nelerin olduğundan daha önce birbiriniz hakkında daha çok şey öğrenmek zorunda olduğunuzu bilir. Tabi sadece bir oyun arkadaşı aramadığınız müddetçe. Eğer bir ilişki arıyorsanız, birbirinizi değerlendirmek için diğer kişinin de sizinle birlikte bu sürece katılımını isteme hakkına sahipsiniz. Doğrusu eğer bu ilişkiye değer veriyorsa, o da bunun üzerinde durur çünkü o da sizin kendisi için iyi bir partner olmanızı istiyordur.

Ama eğer zorluyor, birbirinizi öğrenme taleplerine saygı göstermiyor, eğer gerçek hayatla ilgili bilgi alış verişine katılmıyorsa, tek birşeyle ilgilendiğine emin olabilirsiniz. Birbirinize uyumlu da olsanız bu bir ilişki haline gelmez.
Eğer amacınız bir ilişkiyse, D/s ya da M/s ya da diğer varyasyonlarda, kendinize karşı dürüst olmakla yükümlüsünüz. Evet, diyebilirim ki bir şeyi doğru bir şekilde yaparsanız, sınırlarınız da değişebilir. Doğru anladığınızda, bütün parçalar yerine oturduğunda, kendinizle ilgili iyi şeyler düşüneceksiniz ve nereye gittiğinizle ilgili. Günden güne kim olduğunuz ve itaat etme halinizle ilgili daha fazla şey bulacaksınız. Ancak o ana kadar acele etmemeyi ve ilişkinin sizin için doğru bir ilişki olup olmadığını tartmayı hak ediyorsunuz.

Yani olası bir partnerle konuşurken herhangi bir noktada “hayır” deme hakkına sahipsiniz. “ Birbirimizle uyumlu olduğumuzu düşünmüyorum o yüzden ikimizde yolumuza gidelim” deme ve ondan buna saygı göstermesini bekleme hakkına sahipsiniz. Ve eğer bu noktadan sonra geri çekilmiyorsa onu engellleme hakkına sahipsiniz. Ve onu engelledikten sonra tacizkar bir hale geliyorsa, onu her şekilde kullandığınız sitenin yöneticilerine şikayet etme hakkına sahipsiniz. Herşeyin ötesinde kendinize karşı sorumlusunuz. Çünkü kendi menfaatlerinizi gerçekten koruyabilecek tek kişi sizsiniz. Kendiniz için ayağa kalkmak kesinlikle sahip olduğunuz haklardan.

Çok sevdiğim sözlerden biriyle bitiricem. Zarar veren bir evliliği bırakmama yardım eden ve araştırmamda da aklımda tuttuğum bir söz. Belki siz de bu sözün içinde size yardımcı olacak bir şey görürsünüz.

“The minute you settle for less than you deserve, you get even less than you settled for.”
“Hak ettiğinizden azına razı olduğunuz dakikada, razı olduğunuzdan bile daha azını alırsınız.”

- Maureen Dowd

* WIITWD: “Bu yaptığımız da ne?” olarak çevrilebilecek “What is that we do” nun baş harfleri. Farklı cinsellik pratikleriyle ilgilenen gruplarda çok geniş anlamlarda kullanılabilen bir jargon. BDSM yi ya da yaşanan cinsel pratiği imlemek için kullanılabildiği gibi bir tür BDSM ye yabancılaşma ve kendiyle barışık olamama halini de belirtebiliyor.

Yazının orjinali: http://www.leathernroses.com/submission/beachgurlsayingno.

19 Haziran 2011 Pazar

Bence BDSM, ya da niye BDSM?

Niye insan planlı bir şekilde bağlanmak, acı çekmek, çektirmek, hakarete uğramak ya da aşağılamak ister. Bunların cinsellikle bağı ne? Neden sevişirken bağlanmayı, kırbaçlanmayı ya da bir senaryonun içinde emirler almayı ya da bazen de tam tersi olup bunları birine uygulamayı arzuluyorum? Birçok insana çok sapıkça gelen bu konuda benim düşüncem oldukça basit. Benim cevabım zaten tüm bunları plansız bir şekilde yaşıyor oluşumuz.

Gündelik hayatımızda zaten BDSM var. Hiyerarşiler var ve emir alıyoruz, patronlardan ya da aile bireylerinden. Birilerine ait görülüyoruz. Şirketlere, aile kurumuna ya da devlete. Mal oluyoruz, nesneleştiriliyoruz. Her birimiz sistemin bilinçli ya da bilinçsiz bir noktasındayız. Maruz kalıyor, parçası oluyor, bazen yeniden üretiyor ya da bazen isyan ediyoruz. Elimiz kolumuz bağlı bazen, tehdit ediyoruz ya da kontrol etmeye çalışıyoruz. Üstelik tüm bu sistemin içinde arzularımız, duygularımız ve bastırılmış/baskılanmış cinselliğimizle ve komplekslerimizle var oluyoruz. Sevgilimizi kıskanıp onu kontrol etmeye çalışıyoruz. O başkasına aşık olmasın diye duygularını kontrol etmeye çabalıyoruz ya da acı çekiyoruz. Acımızdan bazen zevk alıyor ya da onu kontrol altına almaya çabalıyoruz. Peki hangimiz kontrolü kaybetmek istemiyoruz? İnsanlara bağırabilmek ya da kırıp dökmek, acı vermek... Acı, şiddet, iktidar arzusu hayatımızın parçası. En az deştiğimiz, üzerine kafa yorduğumuz karanlık, hayvani yanımız.

İşte ben BDSM yi seviyorum çünkü bu benim için tüm bu mekanizmaları yeniden kurgulayabileceğim ve duygularımı yönetebileceğim bir alan. Hem köle, hem de dominant perspektifinden. Yatağa bağlı ve kırbaçlanırken, acı çekerken tüm gündelik hayatımdaki dinamikler değişiyor. Kendimi düşünmek zorunda değilim ya da herhangi birini çünkü ben artık başkasına aitim. Kontrollü olmak zorunda değilim çünkü başkasının kontrolündeyim. İsyan etmem gerekmiyor ve haksızlığa uğramış hissetmiyorum (Tabi efendim bi yamuk yaparsa, Spartaküs moduna da geçebilirim). Tek düşündüğüm bir sonraki kırbaç darbesinin ne zaman geleceği. Sonra vücudumun adrenalin salgıladığını hissediyorum. Kaslarımın hareketi ve vücudumun tepkilerini gözlemliyorum. İnanılmaz bir farkındalık. Bir nevi 3. gözün açılması : )

Birinin bana psikolojik olarak hükmetmek için neleri kullandığını gözlemleyebiliyorum. Korkutmak ya da heyecanlandırmak için, sabırsızlandırmak ya da kendine hayran b


ırakmak için. Bunun yanı sıra karşımdaki insanı da gözlemlememi sağlıyor. En karanlık arzularını keşfediyorum. Sınırları öğreniyorum ve öğretiyorum. Bir submissive de en az bi
r dominant kadar öğreticidir. Ve oynadığım kişiyle güven ilişkisi geliştiriyorum. Teslim olma ya
da teslim olunanın sorumluluğunu alma...

Ve tabi bunların hepsi sosyolojik bir gözlem için değil elbet : ). Zevk alıyorum. Acıyla oynamaktan, iktidarla oynayıp onun beni tatmin etmesini sağlamaktan zevk alıyorum. Bunun sebebini bilmiyorum, belki yönelim ya da karakterinmin bir parçası? Acıyı ve karanlığı, zevke ve sevgiye dönüştürmek. Gölgenle dans edip, çığlık ata ata gülmek. Bu arada gıdıklamanın da BDSM de kullanılan işkence yöntemlerinden biri olduğunu not düşmek isterim.

İşte böyle. Daha çok şey var anlatılabilecek ama artık devamında...